Günümüzde erkeklerde sık görülen hastalıklardan birisi olan prostat kanseri, erken teşhis ile birlikte tedavi edilebiliyor.
Kişiden şahsa değişen farklı belirtilerle ortaya çıkan ve tedavi edilmediği takdirde büyük meseleleri beraberinde getiren prostat kanseri, yıllık yapılan tarama testleriyle erken devirde saptanabiliyor. Kandan bakılan PSA testi ve muayene ile birlikte yapılan denetimler bu nedenle hayati bir ehemmiyet taşıyor. Bilhassa erken teşhis edildiği takdirde hastaya uygun metotlarla tedavi edilebilen prostat kanseri hakkında uyarılarda bulunan Acıbadem Eskişehir Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Barbaros Başeskioğlu, hiçbir şikâyeti olmayan şahıslarda de prostat kanseri olabileceğini belirtti.
“PROSTAT KANSERİ SİNSİCE İLERLEYEBİLİYOR”
Prostat kanserinin bireyden bireye değişen belirtiler gösterirken, kimi hastalarda ise hiçbir belirti vermeden ortaya çıktığından bahseden Prof. Dr. Başeskioğlu, “Eylül ayı Dünya Prostat Kanseri Farkındalık Ayı. Prostat kanseri, günümüzde sık görülen kanser cinslerinden biri olarak hayatımızda yer alıyor. Yalnızca kanser değil yeterli huylu prostat hastalıkları da büyüdüğünde hastaları önemli manada zahmete sokan süreçler ortaya çıkabiliyor. Bu durumun en değerli nedenlerinin başında ise hastaların prostat muayenesinden çekinerek denetime gitmemeleri yer alıyor. Prostat kanserinin erken teşhisi için muhakkak aralıklarla muayene ve kan tetkikleri yaptırmak çok kıymetlidir. Hiçbir şikâyeti olmayan bireyler de prostat kanseri olabilir. Bu yüzden erkeklerin 50 yaşından itibaren takip ve denetim yapılması koşuldur. Ailede bu hastalıklar varsa daha erken yaşta, çoklukla 40 yaşından itibaren testlerin yapılması gerekir. Erken yaşta yapılan testler ileriki yıllarda bu hastalıktan korunmak için hayli önemli” dedi.
“ARTIK NAVİGASYONLU BİYOPSİLER YAPIYORUZ”
Teknolojiyle birlikte tedavilerin de geliştiğini aktaran Prof. Dr. Başeskioğlu, “Prostat kanseri tanısı ve tedavisinde her geçen gün yeni gelişmeler yaşanıyor. MR füzyon biyopsi dediğimiz navigasyonlu biyopsiler yapıyoruz. Hatta her vakit biyopsi yapmayıp öncelikle MR’la kıymetlendiriyoruz. Kimi hastalarsa ise MR manzaralarını üç boyutlu ultrason imgeleriyle birleştirerek daha çok gayeye yönelik biyopsi yapıyoruz. Bu sayede var olan prostat kanserini odaklarını tam olarak hedefleyip, o noktalardan biyopsi örnekleri alarak, kesin teşhis koyabiliyoruz. Lokal olarak görülen kanser tiplerinde ise radikal prostatektomi denilen ameliyatı açık, laparoskopik ve robotik prosedürlerle gerçekleştirebiliyoruz. Onkoloji tedavisi gerektiği durumlarda ise hastalığın evresine nazaran hormonal tedavi, ışın tedavisi ya da kemoterapileri tercih edebiliyoruz” sözlerini kullandı.
“PROSTAT KANSERİNDE İLLA Kİ İDRAR ŞİKÂYETİ OLMAK ZORUNDA DEĞİL”
Prof. Dr. Başeskioğlu, halk ortasında prostat kanseri olan herkesin idrar derdi yaşayacağı üzere yanlış bir algının olduğunun altını çizerek, “Prostat kanseri hastalarında illa ki idrar şikâyeti olmak zorunda değildir. Bu algıdan kurtulmamız gerekiyor. “Benim idrar şikâyetim yok” demek prostat kanseri değildir manasına gelmez. Lakin birtakım prostat kanseri tiplerinde, prostatın idrar yolunun etrafında olan kısmının büyümesi, prostatın idrar yolunu baskılaması sonucu oluşan idrar şikâyetleri daha çok ön plandadır. Bu şikâyetler, idrar yapmada zorluk, geceleri idrara kalkma, sık sık tuvalete gitme üzere semptomları hatta idrar kaçırmaları beraberinde getirebilir” diye konuştu.